KURAN'LA PARILDAYAN GERÇEKLER 3
Bu cildde Yûnus, Hûd, Yûsuf, Ra’d, İbrahim sureleri , İlm-i Ledün tekniği ile yorumlanmıştır.
Bu cildde Yûnus, Hûd, Yûsuf, Ra’d, İbrahim sureleri , İlm-i Ledün tekniği ile yorumlanmıştır.
Bir mürşit kendisine teslim olanlara onların dilinde seslenir, yani onlara bağlı oldukları şartlanma, zan ve perdeleri ortaya çıkartarak, bunların gerçek değil, hayal olduğunu anlatarak işe başlar. Bu zan ve perdelerin farkına varıp tümünden kurtulanlar, bir kısmından kurtulanlar ve hiç kurtulamayanlar söz konusudur.
Teslim olanların içinde gerçekleri reddedenler de olur ve bunlar sonunda ayrılıp giderler. Yarı kabul ve yarı red halinde olanlar mürşide bağlıymış gibi gözükürler ama, aslında bağlı oldukları, onları yöneten sevgileri, tutkuları ve alışkanlıklarıdır. Varlıklarının bir yanı Allah'a, bir yanı ailelerine, çocuklarına bağlıdır. Onlarla üzülür, onlarla sevinirler. Bir türlü onlarla tatmin olmaktan vazgeçemezler, üstelik de bunun gerekli olduğunu düşünürler. Halbuki tatminler Allah'la, üzüntüler Allah'la ilgili olmalıdır.
Bir gün Niyazi efendim ile Ankara’da gençlik parkına gitmiştik. Sonradan efendim olan İlhami Doğmuş hazretleri de Niyazi efendimin çocuklarını lunaparka götürmüştü. Dönüşleri biraz gecikince Niyazi efendim, İlhami efendime “Ne o İlhami bey, beni sana ne unutturdu?”diye sordu. Önce bu soruya şaşırmıştım, çünkü İlhami efendim bir başkasının değil, Niyazi efendimin çocuklarını gezdirmişti, nasıl bir kabahati olabilirdi? Sonra şaşırdığım için kendime kızdım ve hemen toparlandım, çünkü bir mürşidin müridine olan davranışında mantık aramak hatasına düşmüştüm. Ardından da bu sorunun orada bulunan tüm ihvanı irşat için sorulduğunu farkettim. Her ne olursa olsun, bizi Allah'tan alıkoyanın perde teşkil edeceğini anladım. Herkes anlamış mıydı? Bilemiyorum. İşte bu olay bizlerin lisanı, yani zan ve perdelerimizle bizi uyarmak, onların su yüzüne çıkmasını sağlamak anlamına geliyordu.